Özel Hukuk

Kişilik Hakkının İhlali ve Hukuka Uygunluk Halleri

Kişilik hakkının ihlali, kişiliğe bağlı değerlere müdahale edildiği durumlarda ortaya çıkar. İhlalin kusur etkisiyle gerçekleşmesinin herhangi bir önemi bulunmamaktadır.

Kişilik hakkını oluşturan yazı, çizim, söz, fiziksel hareket, kullanım arz eden her neviden fiil ihlal olarak kabul edilir.

Hukuka Uygunluk Halleri

Kişilik hakkı değerlerine yapılacak her türlü müdahale ihlal olarak kabul edilir. Fakat somut olayda hukuka uygunluk sebebi bulunur ise söz konusu müdahale hukuka aykırılıktan çıkar. Hukuka uygunluk sebepleri Türk Medeni Kanununun 24. Maddesinin 2. Fıkrasında ve Türk Borçlar Kanununun 63. Maddelerinde hükme bağlanmıştır.

Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.

Kanunun verdiği yetkiye dayanan ve bu yetkinin sınırları içinde kalan bir fiil, zarara yol açsa bile, hukuka aykırı sayılmaz. Zarar görenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar, zarar verenin davranışının haklı savunma niteliği taşıması, yetkili kamu makamlarının müdahalesinin zamanında sağlanamayacak olması durumunda kişinin hakkını kendi gücüyle koruması veya zorunluluk hâllerinde de fiil, hukuka aykırı sayılmaz.

Kişilik hakkına müdahale eden fiilleri hukuka uygun hale getirebilen sair haller aşağıdaki gibidir.

Rıza

Bir kimsenin kişilik hakkı değerlerine müdahale eden filleri hukuka uygun hale getirecek en önemli etken kişilik hakkı ihlal edilen kişinin rızasıdır.

Rıza, hukuka aykırılığın tek başına ortadan kaldırılabilmesi için yeterlidir. Fakat verilen rızanın kendisinin de hukuka uygun olma şartı bulunur. Rızanın hukuka uygunluğu Türk Medeni Kanununun 23. Maddesinde düzenlemiştir.

Kimse, hak ve fiil ehliyetlerinden kısmen de olsa vazgeçemez. Kimse özgürlüklerinden vazgeçemez veya onları hukuka ya da ahlâka aykırı olarak sınırlayamaz. Yazılı rıza üzerine insan kökenli biyolojik maddelerin alınması, aşılanması ve nakli mümkündür. Ancak, biyolojik madde verme borcu altına girmiş olandan edimini yerine getirmesi istenemez; maddî ve manevî tazminat isteminde bulunulamaz.

Kural olarak sınırlı ehliyetsizler kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarını kendileri kullanabilir. Ancak kişilik hakkını ihlal edebilecek fillere karşı yasal temsilci katılımını kabul etmeleri gerekmektedir.

Rızayı açıklama şeklinin herhangi bir önemi yoktur. Kişi, rızasını açık veya örtülü olarak belirtebilir. Kişinin rızasını açıklayamayacak durumda olduğu fakat yapılması gereken müdahalenin kişinin lehine olup eğer kişi açıklayabilecek durumda olsaydı rıza göstereceğinin kabul edildiği durumda da mefruz rıza söz konusu olur.

Rıza, kural olarak ihlal gerçekleşmeden önce verilmelidir. Eğer ki ihlal gerçekleştikten sonra rıza verilirse tamamlanmış fiilin aykırılığı ortadan kalkmaz. Fakat ihlalin etkileri ortadan kalkar. Bundan dolayı kişilik hakkı ihlal edilen kişi sonradan rıza verirse karşı taraftan herhangi bir tazminat talep edemez.

Sıhhatli bir şekilde verilen rıza geri alınabilir. Ancak rıza gösterilen fiil gerçekleşmeden önce alınmalıdır. Fiil gerçekleştikten sonra rızanın geri alınması durumunda ihlalin etkisi için somut olayın incelenmesi gerekir.

Kanundan Doğan Yetkilerin Kullanılması

Kanundan doğan yetkilerin kullanılması da kişilik hakkı ihlalini hukuka uygun hale getirebilir. Örneğin bir kişinin konutuna izinsiz girmek kişilik hakkı ihlalidir. Fakat yetkili makamlar tarafından alınan bir karar ile girilmesi bu ihlali hukuka uygun hale dönüştürür.

Kanundan Doğan Yetkilerin Kullanılması

Üstün Nitelikte Kamusal Yarar

Bir kimsenin kişilik hakkına yapılan müdahalenin kamusal yarara hizmet etmesi durumunda hukuka uygun kabul edilir. Bu durumda bireyin kişilik hakkı toplumun menfaati ile çakışır. Ancak birey, buna katlanmakla yükümlüdür.

Üstün nitelikte kamusal yarar hususundaki en önemli noktalardan biri haber verme hakkıdır. Basının haber verme hakkını kullanması kamu için üstün nitelikte yarar oluşturur. Kamuya mal olmuş kişilerin dışındaki kimseler hakkında yapılacak haberin hukuka uygun olarak kabul edilebilmesi için daha yoğun derecede kamu yararı olması gereklidir.

Alelade olaylar kişinin haber yapılmasını hukuka uygun kılmaz. Fakat istisnai olarak kamuya mal olmuş kişiler hakkında alelade olayların bile haber yapılmasında özel hayatlarını ihlal etmediği sürece bir sakınca bulunmamaktadır.

Üstün Nitelikte Özel Yarar

Kişilik hakkına yapılacak üstün nitelikteki özel yarar kamusal veya özel olabilir. Bu özel yarar kişilik hakkına müdahale edilenin yararına olabileceği gibi eden kişinin yararına da olabilir.

Haklı Savunma

Haklı savunma da bir hukuka uygunluk sebebidir. Meşru müdafaa hali olarak da adlandırılır. Bu konu Türk Borçlar Kanununun 64. Maddesinin 1. Fıkrasında düzenlenmiştir.

Haklı savunmada bulunan, saldıranın şahsına veya mallarına verdiği zarardan sorumlu tutulamaz.

Haklı savunmanın söz konusu olabilmesi için somut olayda bazı şartlar aranır. Bu şartlar aşağıdaki gibidir:

  • Açık ve ciddi saldırının mevcut ya da yakın olması
  • Bu saldırının hukuka aykırı olması
  • Saldırıyı önlemek için yapılan fiiller ile saldırı arasında orantılılık bulunması
  • Karşı koyma fiilinin saldırana yönelmesi

Böyle bir durumun varlığında kişinin gösterdiği fiil haklı savunma kabul edilir ve hukuka uygun hale gelir.

Zorunluluk Hali

Kişilik hakkına yapılan müdahaleyi hukuka uygun hale getiren durumlardan biri olan zorunluluk hali, Türk Borçlar Kanununun 64. Maddesinin 2. Fıkrasında düzenlenmiştir.

Kendisini veya başkasını açık ya da yakın bir zarar tehlikesinden korumak için diğer bir kişinin mallarına zarar verenin, bu zararı giderim yükümlülüğünü hâkim hakkaniyete göre belirler.

Zorunluluk halinden bahsedebilmek için belli şartlar gerekir. Bu şartları aşağıdaki gibidir:

  • Kişinin kendisini veya başkasını açık ya da yakın bir zarar tehlikesinden korumak için hareket etmesi
  • Bu amaçla gerçekleştirilecek fiillerin 3. Kişinin malvarlığına yönelmesi
  • Kaçınılmak istenen zarar ile 3. Kişinin malvarlığına verilen zarar arasında, korunan değer lehine açık menfaatin olması.

Hakkın Bizzat Korunması

Hakkın bizzat korunması da hukuka uygunluk sebebidir. Bu durum Türk Borçlar Kanununun 64. Maddesinin 3. Fıkrasında ele alınmıştır.

Hakkını kendi gücüyle koruma durumunda kalan kişi, durum ve koşullara göre o sırada kolluk gücünün yardımını zamanında sağlayamayacak ise ve hakkının kayba uğramasını ya da kullanılmasının önemli ölçüde zorlaşmasını önleyecek başka bir yol da yoksa, verdiği zarardan sorumlu tutulamaz.

Bir kişinin kendi hakkını bizzat kendisinin tesis etmesi gibi bir hakkı yoktur. Bunun için yasal yolların takip edilmesi gerekmektedir. Ancak bazı istisnai durumlarda kişiye kendi hakkını kendisinin koruma yetkisi verilmiştir. Bunun için birtakım şartların mevcut olması gerekir. O şartları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.

  • Meşru bir menfaatin tehlike altında olması
  • Bu menfaatin korunması için gereken yetkililere ulaşılamaması
  • Bizzat müdahale edilmediğinde hakkın elden yitirilecek olması
  • Koruma davranışlarının somut olayda haklılık oluşturacak seviyenin dışında çıkması

Av. Ahmet EKİN & Duygu Maide KARATAŞ

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu